Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr Cemre Elmas, “Çocukluk Çağında Besin Neofobisi” konusu üzerine bilgilendirmelerde bulundu.
Elmas “Çocukluk Çağı, Toddler Dönemi (Oyun Çağı / Yeni Yürümeye Başlayan Çocuk) (1-3 yaş); Okul Öncesi Dönem (3-6 yaş); Okul Çağı Dönem (6-10 yaş); Adölesan Çağı (10-19 yaş) olmak üzere 4 grupta incelenir. Bu geniş dönem, birçok açıdan önemli olduğu gibi ömür boyu sürecek ‘beslenme alışkanlıklarının’ şekillendiği dönem olmasıyla ilgili olarak sağlık açısından da büyük öneme sahiptir” diyerek, bu dönemde doğru – sağlıklı beslenme alışkanlıklarının gelişebileceği gibi beslenmeyle ilgili bazı sorunlarla da sıklıkla karşılaşılmakta olduğunu ve bu sorunlarından birinin de ‘Besin Neofobisi olduğunu söyledi. Elmas, Besin neofobisi’nin, genel olarak bireylerin bilmediği veya daha önce tüketmemesi sebebiyle yeni besin olarak tanımladığı besinleri yemeye isteksiz olması veya yeni besinlerden kaçınması olarak tanımlanmakta olduğunu vurguladı.
“Çocukluk çağında besin neofobisinin en yaygın nedeni, çocukların bilinmeyen besinlerin görünüşüyle ilgili önyargılı olmasıdır”
Elmas, Besin neofobisi hakkında deyaylı açıklamalarda bulundu “Besin neofobisi nedenleri her yaş grubunda farklı olabilmektedir. Örneğin; yetişkin grupta altta yatan mekanizmanın temel nedeni daha çok yeni besinlerin insan sağlığına zarar verebilecek besinler olabilme endişesiyken, bu durumun erken çocukluk döneminde algılamalı, bilişsel olmayan ve besin için özel olan sezgisel bir yanıt olabileceği bilinmektedir. Özellikle çocukluk çağında besin neofobisinin en yaygın nedeni, çocukların bilinmeyen besinlerin görünüşüyle ilgili önyargılı olmasıdır. Çevresel etmenler (aile etkisi, rol model etkisi), genetik etmenler, bilişsel etmenler, biyolojik etmenler, demografik etmenler, psikolojik etmenler besin neofobisini etkileyen faktörler olarak sınıflandırılabilir. Anne karnından itibaren annenin gebelik sürecindeki beslenmesiyle şekillenmeye başlayan beslenme alışkanlıkları daha sonraki dönemlerde de şekillenmeye devam eder. Emziklilik dönemi, bebeğin besine maruziyet yaşı ve sıklığı bebeğin besini tanımasında oldukça etkilidir. Bebeklikten çocukluk çağına geçerken ebeveynler tarafından çocuklarının ne, ne kadar, ne zaman yediğini kontrol etmek için kullandıkları belirli davranışlar veya kurallar (beslenme uygulamaları) yine etkili faktörlerdendir. Çocukluk çağında besin erişimini kısıtlamak ya da yemek için baskı yapmak da dahil olmak üzere, ailenin aşırı kontrolcü bir tutum sergilemesi, çevre baskısı gibi durumların çocuklar üzerinde besin ile ilgili duygusal olarak olumsuz bir atmosfer yarattığı bilinmektedir. Bunların yanı sıra yeni besin ürünleri için diyet çeşitliliği, besin alımının yetersizliği ve ürünlerin lezzet, görsel olarak başarısızlığının yüksek olması gibi birçok farklı faktör besin neofobisinin oluşmasıyla ilişkilendirilebilir. Bu sorunun boyutunu belirlemek önemlidir. Bu konuda uzmanlar tarafından geliştirilen ve uygulanabilen ‘Besin Neofobi Ölçeği’ kullanılarak çocukların besinlere karşı neofobik olma eğilimleri belirlenebilmektedir. Birçok çalışma çocukluk çağında yüksek besin neofobi eğilimi gösteren çocukların daha seçici olduğu ve bunun diyet çeşitliliğinin azalmasına ve yetersiz besin alımına neden olduğunu göstermektedir. Besin neofobisinin özellikle meyve, sebze alımı üzerinde etkili olduğu belirtilmektedir. Yetersiz sebze ve meyve alımına bağlı olarak diyet örüntüsünün yüksek yağlı diyet yönünde değişebileceği, bazı vitaminlerin eksikliklerinin olabileceği ifade edilmektedir. Bunlara bağlı olarak besin neofobisinin hem düşük (zayıflık) hem de yüksek (obezite) vücut ağırlığıyla ilişkili olabileceği görülmektedir”
Elmas son olarak “Çocukluk çağında besin neofobisi sonucu oluşabilecek sağlık sorunları düşünüldüğünde bunları engelleyebilmek ve günümüzde çocukların yeme davranışlarını olumlu yönde değiştirebilecek etkili müdahale teknikleri geliştirmek adına çalışmalar yapılmaktadır”diyerek, bu çalışmaların merkezinde ebeveynler bulunduğunu belirtti. Elmas açıklamalarının devamında “Besin neofobisi konusunda yapılan yanlışlardan biri özellikle çocuklarda başta beğenilmeyen bir besinin ebeveyn tarafından tekrar denenmeden diyetten çıkarılmasıdır. Oysa literatürde başta beğenilmeyen bir besinin en az 8-15 kez denenmesi durumunda tüketiminin giderek artabileceği vurgulanmaktadır. Bu yöntem, neofobik eğilimli çocuklarda bu sorunu çözmede sıklıkla kullanılan ve en etkili yöntemlerdendir. Bunun yanı sıra; besin neofobisi olan çocukları yeni besin hakkında bilgilendirmek diğer bir önemli konudur. Besinin olumlu yanlarını aktarmakla besin korkusu olan çocuğun hem kaygılarını azaltmasına hem de yeni besini denemek için istekliliğinin artmasına katkı sağlanabilir. Yetişkinlerin rol model olması besin neofobisi görülen çocuklar arasında besin kabulünü etkili bir şekilde artırabilmektedir. Aynı şekilde akranların rol model olmasının çocukluk çağında besinlerin kabulünü artırabileceğini göstermektedir. Çocuğun arkadaşlarıyla eğlendiği, huzurlu olduğu bir ortamda yeni besinlerle tanıştırılması olumlu sonuçlar verebilmektedir. Çocukların yeni bir besini tüketmelerini sağlayabilmek için önceden bilip tercih ettiği başka bir besine benzerlik kazandırılması yeni besinin tüketimini kolaylaştırabilmesine katkı sağlayacak uygulamalardandır. Bu tarz uygulamalarla önlenmesi mümkün olan bu ve buna benzer durumlar karşısında ailelerin ve/veya çocukların bilgilendirilmesi oldukça önemlidir. Uzmanlar tarafından ne yapılması gerektiği konusunun ele alınacağı eğitici programlarla ebeveynlere ve çocuklara ulaşmak, farkındalık kazandıracak eğitimler vermek büyük önem taşımaktadır”diyerek sözlerini tamamladı.